‘Her katil cinayet mahaline geri döner mi?
Ben o katillerden değilim dersin kendine sıklıkla. En azılı katillerden daha azılısındır sen.
İlk cinayetin değildir ki. Peehh! Hatırlasana; çocukluğunda annene nispet ektiğin mısırları tırtıklayan kargayı nasılda tek terlik darbesiyle yere sermiştin. Sonra evin kedisi Tüylü’ ye civcivlere saldırdığı için gerçekleştirdiğin ikinci Sabo Terlik Taarruz Savaşı’nı da kazanan sendin. Bu yeteneğini, her asi evlat çıkışların sonrası elindeki cephane bitmişte süngüyle son savunmasını yapmaya hazırlanan ‘Mehmet’çik edasıyla hareket eden ve ‘seni doğurana kadar bi sırtlan çiftliği edineydim daha iyiydi’ nidalarıyla terliğini fırlatıp isabet kaydettirme konusunda uzmanlaşan annenden almıştın. Hakkını yeme ama. Her defasında doksana takardı terliği. Bu yüzdendir alnının ortasındaki dikiş izlerin…
İlk cinayet denemende karganın ‘gak’ı çıkmamış, Tüylü ise kısa ama güçlü bir mauuw un ardından bi kaç tüy eksikle olay mahaline geri dönmüştü. Katil zanlısı olarak cinayet mahaline dönmene gerek kalmamıştı. Hayat ilk tecrübeyle mi sabitti peki. Cık… Değilmiş..Anlayacaktın..
Çevrimdışı bir hayatın kapısını çaldığında buldun O’nu. Hamsi kokulu sohbetlerde yaşadın. Adına anlamlar yükledin. Hatta… Hatta radyo DJ’lerinin anlamsız geyiklerine sarıldın. Kim bilir kaz kez gülüp dalga geçtiğin akreple yelkovan ilişkisine yüklenen saçma anlama bu kez sen inanır oldun.’ Evettt sevgili dinleyicilerimmm saat 15:15 sevdiğiniz sizi düşünüyor…Ama her saat de denk gelir mi kardeşim.. Geldi.. Sen inandın..
İlk darbeni ‘ben hiç sendeki gibi hissetmemiştim’ cümlenle indirdin. Sustu… İkinci darben bir şarkıyla geldi.’Sen bana lütuf musun, vaad misin sevgili. Benim yorgun gönlümde aşkının telaşı var’ dırınım nımmmm..Yine sustu…Son darbeni hanginize indirdin hatırlamıyorsun. Bi alay cümle kurdun. Sabah oldu uyandın siperlere dayandın, yılmadın, susmadın. Şairlerden arakladın, öykülerin en can alıcı repliklerinden attın… O hep sustu. O sustukça sen anlam’sızlandın’…
Sonra…Sonra bir defin işlemi için daha siparişler vermeye başladın yeniden. İlk sipariş telefonundandı. Allah’ın var; o akşam adres defterinden M harfinin olduğu yerden, ya yaktın ya çizdin adını ya da sessizlik koydun yerine… ‘Ben senin hayatından gittim oğlum, hadi dur o sarı odalarda durabilirsen dedin’ kendince… Ardından uykuya sattın kendini. Orhan babadan en BABA şarkıları dinledin.Kah bir DİLENCİ oldun, kah HATASIZ KUL OLMAZ..Sonra da O seviyor diye; Karadenizlilerin yüz karası olmana sebep çay sevmeme huyuna inat, gelmeyeceğini bile bile her akşam ocakta çay kaynattın…..
Her katil cinayet mahaline geri döner mi peki? Sen hiç ayrılmadın…Git 400 yıllık ömründen bilmem kaç yüzyıl çaldığın kargayı düşün ve bir terlik darbesiyle adından çaldığın Tüylü’ den af dile. Oysa ki annen bir frikikçi edasıyla terliği alnının ortasında bir ömür taşıyacağın ize patlatırken bile bu kadar yanmamıştı canın…Hadi otur bunun öyküsünü yaz. 34 yaşındasın…
Kübra AKTAŞ
Nice 34 ler göresim guzum
Al bi de burdan yak
Seni seviyorum güzel bayan.
Sende seviyorsan şayet
Kaç!
Dönme bana yüzünü
Aldanma halime
Bilesin ki kan çeker
Her katil
Er geç döner cinayet mahalline…
Gök yüzünden kağıt yapsam,
Kız kulesini kalemim,
Boğaz sularından mürekkep
Üsküdar’da Katibim..
Yetmez seni anlatmaya;
İstanbul sevgilim
Kuytu korularına sığınmış
İki ceylan gözlerin
Bir yandan ellerim titrer
Bir yandan da yüreğim
Sakinleştir göğsünde beni
İstanbul sevgilim
İpeksi beyaz tenin, yüzün
Dokunmak ister ellerim
İçime işleyen tatlı sözün
Ömrümce duymak isterim
Hadi çepe çevre sar beni
İstanbul sevgilim
Gülümseyen dudaklarınla
Isınsın yine içim
Gündoğusu bakışlarınla
Bak delinsin yine kalbim
Asla benden ayrılma
İstanbul sevgilim
Yakınlardan çok daha yakın,
Uzak olsada senden bedenim
Belki yetmez içime koysam
Dinmez kolay özlemim
Seveceğim ta sonsuza dek
İstanbul sevgilim…
o sevgilimler özellikle sana ve hiç kimseye değil… ama 34 görünce bu şiirim aklıma geliverdi … yazı verdim bende.. 8)) eheheh